Yazar: Baran Tabur, Strateji Kıdemli Müdürü ve 20 Yıllık Formula 1 Tutkunu
Her yıl takımların yüz milyonlarca dolar harcadığı Formula 1, aşırı maliyetleriyle göze batan bir spor dalı olsa da aslında sıradan bir motor sporundan çok daha fazlası. Motor sporlarının doruğu olan Formula 1, aynı zamanda otomotiv sektörü için de devasa bir inovasyon ve AR-GE alanı yaratıyor. Bu yazımızda gelin sizlerle beraber, Formula 1’den gündelik kullandığımız yol araçlarına hangi teknolojilerin miras kaldığına göz atalım.
Otomobil Teknolojilerinin Beşiği: Formula 1
İkinci Dünya Savaşı sonrası başlayan otomobil teknolojilerinin gelişim yarışında Formula 1, sadece pilotların hırslarını ve yeteneklerini kanıtlamaya çalıştıkları bir spor dalı olmanın çok ötesine geçti. Aynı zamanda, aralarında yoğunlukla binek ve spor araba üreticileri bulunan birçok takımın da teknoloji yarışına öncülük etti. Formula 1’den yol araçlarına aktarılan Formula 1 teknolojilerini tüm detaylarıyla anlatmaya bu kısa yazı yetmese de bilhassa öne çıkanları sizler için derledim.
Kulakçık Vites: Namıdiğer F1 Vitesi
Geçmişi 1900’lerin başına kadar uzansa da kulakçık vitesler günümüzdeki yerini Ferrari’nin İngiliz mühendisi John Barnard’a borçlu. Yarı otomatik vites kutusunun mucidi olan Barnard, Ferrari’nin 1989 yılındaki Formula 1 aracına direksiyonun arkasında bulunan iki kulakçık vites ekledi. Bu muhteşem inovasyon, her ne kadar Ferrari 640’ın ezeli rakipleri McLaren’e şampiyonluğu kaybetmesine engel olamasa da takip eden yıllarda diğer takımlar için de standart haline gelen bir Formula 1 teknolojisi oldu.
Nigel Mansell ve Gerhard Berger’in Ferrari’sinden miras aldığımız bu sistem, günümüzde hem konfor hem de kontrol arayan sürücülerin bir numaralı tercihi haline geldi. Özellikle siz de “Trafikte otomatik vites daha rahat oluyor, ama dinamizm aradığımda kontrol ellerimin altında olmalı.” diyenlerdenseniz, F1 vitesli bir araba tercih etmelisiniz.
Gözünüzü Yoldan, Elinizi Direksiyondan Ayırmayın: Direksiyon Düğmeleri
İster müziğin sesini açmak için olsun, ister yol bilgisayarının ekranlarını kaydırmak. İster hız sabitleyiciyi aktive etmek için olsun, isterse radyodaki kanalı değiştirmek. Arabanızda bunların hepsini kolaylıkla yapabileceğiniz bir alet var: Direksiyon.
Henüz Formula 1 araçlarındaki kadar kompleks ayarlar yapmamıza izin vermese de modern binek araçlarda da direksiyon düğmeleri sayesinde araç içi eğlence sistemlerini aktive edebilecek, konforumuzu ve güvenliğimizi arttırabilecek birçok fonksiyonu kullanabiliyoruz. Bu konforu neye mi borçluyuz, tabii ki Formula 1 teknolojilerine.
Birlikten Kuvvet Doğar: Hibrit Güç Sistemleri
İçten yanmalı motorla elektrik motorunun birlikte kullanıldığı hibrit sistemler, standart bir Formula 1 teknolojisi haline geldi. Öyle ki Formula 1’de güç üniteleri artık “motor” olarak adlandırılmıyor; onun yerine “motor-jeneratör ünitesi” tabiri kullanılıyor. Bu ünitelerde, hem aracın momentumundan dolayı sahip olduğu kinetik enerjiyi hem de frenleme sırasında açığa çıkan ısıyı elektrik enerjisine çeviren sistemler bulunuyor. Bu elektrik enerjisi bataryalarda depolanıyor ve daha sonra aracın hızlanması esnasında, içten yanmalı motoru destekleyen elektrik motorunda kullanılıyor.
İlk defa 2009 yılında Formula 1 araçlarında kullanılmaya başlayan KERS (Kinetik Enerji Geri Kazanım Sistemi) ile birlikte F1, bir kez daha yol araçlarının gelişimi için öncülük etmeye devam ediyor. Bu sistem, sadece enerji geri kazanımı sayesinde yakıt tasarrufu yapmanıza katkıda bulunmakla kalmıyor, ayrıca yavaşlama esnasında fren kullanımı gerekliliğini azalttığı için balata ve disk ömrünüzü de uzatıyor.
Her Yola Uyan Araba: Aktif Süspansiyon
90’ların başında Williams takımının mühendislik ekibinin olağanüstü yaratıcılığıyla hayatımıza giren aktif süspansiyon sistemi, her ne kadar Formula 1’de sonradan yasaklansa da yol araçlarında kullanılan Formula 1 teknolojileri arasında yerini aldı. Formula 1’in aerodinamik mühendisliği dehası Adrian Newey’in de aralarında bulunduğu Williams ekibi, 1993 sezonunda FW15C ile kimilerine göre Formula 1 tarihinin en sofistike aracını üretmişti.
Öyle ki bu çağ ötesi makine, sadece aktif süspansiyon sistemiyle kalmayıp kilitlenmeyi önleyen bir fren sistemi, daha iyi bir yol tutuşu sağlayan çekiş kontrol sistemi ve tam otomatik bir vites kutusu içeriyordu. Bütün bu kompleks sistemler bir araya geldiğinde ise, hem Alain Prost’a pilotlar şampiyonluğunu hem de Williams’a takımlar şampiyonluğunu getiren bir hız canavarına dönüşmüştü.
Gözünüz Arkada Kalmasın: Dikiz Aynası (Bonus İçerik)
Öncelikle dikiz aynalarının Formula 1 ile değil de Indy 500 ile hayatımıza girdiğini belirterek başlayalım. Her ne kadar Formula 1 teknolojisi sayılmasa da motor sporlarının başka bir kategorisi sayesinde hayatımıza giren bu hayati parçalar, günümüzde bütün karayolu taşıtlarının vazgeçilmez bir organı.
Indianapolis yarışında arabasına monte ettiği dikiz aynası sayesinde aracında ikinci bir takım üyesine ihtiyaç duymayan Ray Harroun, bu sayede önemli bir ağırlık faktöründen kurtulmuş oldu. Böylelikle griddeki en yüksek hıza ulaşabilen araca da sahip olan Amerikalı sürücü, 39 adet rakibinin önünde yarışı birincilikle noktalamıştı.
Bütçe Limitleri ve Formula 1 Teknolojilerinin Gelişimi
Formula 1 yönetimi her sene olduğu gibi önümüzdeki sene için de sporun finansal sürdürülebilirliğini artırmak ve çevreye verdiği zararı azaltmak için önlemler almaya devam ediyor. 2023 yılı için getirilen 135 milyon dolarlık bütçe sınırı; Ferrari, Mercedes ve Red Bull gibi takımların daha birkaç sene önce harcamakta olduğu 400 küsür milyon dolarlık bütçelerle kıyaslandığında oldukça düşük. Diğer yandan, bu bütçe sınırları, yalnızca görece küçük takımların daha eşit şartlarda rekabet edebilmesini ve sporda tutunabilmesini sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda tüm takımları daha ekonomik, sürdürülebilir ve yaratıcı çözümler bulmaya itiyor.
2022 yılında araçlarda %10’luk yenilenebilir yakıt kullanımına başlayan Formula 1 endüstrisi, 2026 yılına kadar %100 doğa dostu ve yenilenebilir yakıtların kullanıldığı bir spor olma hedefine koşuyor. Tabii ki bunu başarabilmek, akaryakıt üreticisi firmalarla çok yakın çalışmayı ve hummalı bir AR-GE eforunu gerektiriyor.
Mevcut bütçe limitleriyle istenilen yıla kadar %100 yenilenebilir yakıt üretmeyi başarabilirler mi bilinmez ama, hiç şüphe yok ki Formula 1 geliştireceği teknolojiler ve araştırma faaliyetlerinden elde edilen kazanımlar sayesinde otomotiv endüstrisinin lokomotifi olmaya daha uzun yıllar devam edecek.